Bedeni bir tuval olarak gören dövmeci: Umut Kıran

Türkiye’de dövme yaptıranların sayısı gün geçtikçe artıyor. Dolaysıyla dövme, iş dünyasında da daha çok rastlanır hale geliyor. İnsanlara bazen en çarpıcı kıyafetin, en pahalı saatin bile veremeyeceği özgüveni sağlayan dövme, böylece bir tabu olmaktan çıkıyor. Davut Umut Kıran da bedeni bir tuval olarak görüp en güzel resimlerini bu tuvale yapan, eğitimli bir ressam.

Günümüzde sanat mı değil mi tartışmaları devam ededursun, araştırmalar bize dövmenin yüzlerce yıllık bir tarihe sahip olduğunu gösteriyor. Dövmeler o kadar farklı medeniyetlerde o kadar farklı kültürlerin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor ki… Kimi kültürlerde kötülüklere karşı koruyan bir tılsım olduğuna inanılırken kimilerinde ise günah olarak kabul edilip yasaklanmış ya da sadece suçlulara ve kölelere yapılan bir damgalama yöntemi olmuş. Özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren özellikle denizciler arasında yaygınlık kazanmış. Nesillerle birlikte insanların dövmeye bakış açıları da değişmiş. İşte o günden bugüne dövme tüm dünyaya gittikçe yayılıyor. Yaptırana karşı saygı, şaşkınlık, korkuya kadar çok çeşitli duygular uyandırabiliyor. İnsanlar artık hayat felsefelerini ya da en çok sevdiklerini vücutlarında ömürlerinin sonuna kadar taşımak istiyorlar. Özellikle yurtdışında oldukça yaygın olan dövme Türkiye’de de her geçen gün daha kabul edilebilir hale geliyor. Eskiden bugüne oranla toplumda çok fazla kabul görmeyen dövme, şimdilerde yaptıranların sayısındaki artışla normalleşiyor. Ve dövme yaptıranlar kadar dövme yapanların da sayısı artıyor. İşte Davut Umut Kıran da Türkiye’nin yeni nesil dövmecilerinden. Kıran, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünden mezun. Sanatını, yeteneğini ve yaratıcılığını tuvale aktarmak yerine insan vücuduna aktarmayı seçmiş. Resimle olan organik bağı onun dövme sanatında başarılı olmasını sağlayan en önemli etkenlerden biri. Gerçek bir dövme sanatçısı olmak için senelerce emek vermek gerektiğinin altını çizen Davut Umut Kıran’la Kadıköy’deki kendi stüdyosunda dövme üzerine konuştuk.

Dövmeciliğe nasıl başladınız, zorlukları neler oldu?

Mesleğe öğrenciyken, henüz okuduğum yıllarda başladım. O zamanlar biraz aykırı düşünüyordum ben resim konusunda. Tuvale mi resim yapsam, tuval yerine başka malzemeler mi kullansam diye düşünüyordum. Mesela tahta, taş ve seramik üzerine çalıştım rölyefler yaparken. Tuval yerine başka bir malzeme kullanmayı düşündüğümde dövme sanatıyla tanıştım. Tuval yerine insan bedenini seçtim. Sonuçta yaşayan tuvaller gibi. Yaptığınız resim yaşıyor ve siz sergi açamıyorsunuz ama kendisi arkadaşlarına gösteriyor dövmesini ve sizin yaptığınız resmi ömür boyu taşıyor. Bu güzel bir şey. O dönemde dövme yapmayı öğrenmek zordu. Öğrencilik zamanlarımda amatör olarak başladığımız yıllarda malzeme bulamıyorduk. Dövme makinesi şimdiki gibi kolay bulanabilen bir şey değildi. Dövme makinesi alalım diye bir araştırma yaptığımızda sadece yurtdışından, internetten getirtme imkanımız olduğunu görebiliyorduk. Ben yıllarca dövme makinesini kendim yapmaya çalıştım. İlkel yöntemlerle çalıştık, elle falan. Boya da bulamıyorduk. Artık çok gelişti. Şimdi malzemeleri Türkiye’den bile temin edebiliyoruz.

İlk stüdyonuzu nerede açtınız?

Makineyi alır almaz Eskişehir’de bir dövme stüdyosu açtım. Tabii bundan öncesinde o dönem bilinen dövme sanatçıları arasında Hakan Gerçek, Ruhsel gibi isimleri araştırıp onlarla tanıştım. Onlar da bana yardımcı oldular. Makinenin nasıl olduğunu, çalışma mantığını onlardan gördüm. 2001 yılında makineyi alır almaz Eskişehir’de ilk dövme stüdyomu açtım. Ama 1997’den 2001 yılına kadar dövmeyle ilgili amatör bir dönemim oldu. O dönemde sokak ressamlığı yapıyordum, sokakta portre çiziyordum. Bunun yanı sıra Eskişehir ve Antalya’da geçici dövme yapıyordum. Sonra okuldan mezun olduktan sonra 2002 yılında Antalya’ya gittim. Dövmeye o zamanlar şimdiki kadar bir rağbet yoktu. Hatta toplumun büyük bir kesiminin dövmeye karşı olması gibi bir durum vardı. Ben de bundan yola çıkarak daha çok turistlere dövme yapmak için Antalya’ya gittim. Okul bittikten sonra beş yıl Antalya’da çalıştım. Antalya’nın yanı sıra Bodrum’da ve Marmaris’te de çalıştım. Sonra 2005 yılında askere gittim. Askerden döndüğümden beri İstanbul’dayım. Benim askerden döndüğüm dönemde dövme sektöründe, dövme piyasasında büyük bir yükseliş olmuştu. Hem dövmeci sayısı çoğalmıştı hem de dövme yaptıran insan sayısı artmıştı. Şimdi ise popüler bir sanat, herkesin dövme yaptırmaya merakı var.

İlk yaptığınız dövme ne zamandı, nasıl bir şeydi?

İlk dövmemi 17 yaşımdayken kendime yaptım. Kendi kendime yaparak başladım. Elime bir ejderha yapmıştım.

Güzel Sanatlar Resim Bölümü’nü bitirmişsiniz. Resimle ilgili çalışmalarınıza devam ediyor musunuz?

Daha çok büyük kağıtlara kara kalem çalışıyorum. Açıkçası pek bir vaktim de olmuyor. Dövme işi benim oldukça büyük bir zamanımı alıyor. Ama resimden kopmak gibi bir şey söz konusu değil. Zaten yaptığımız dövmeleri kendimiz tasarlıyoruz. Müşteri her zaman hazır bir modelle gelmiyor. Hazır bir model olsa bile onun üzerinde eksik bölümleri tamamlamak gerekiyor. Bazen de insanlar eski dövmelerini başka bir dövmeyle ya da vücutlarındaki yara izlerini kapattırmak istiyorlar. O zaman bir tasarım yapmak gerekiyor.

Ülkemizde dövmeye yaklaşım nasıl?

Türkiye’de dövme yaptırmak eskiden pek hoş karşılanmıyordu. Şimdi artık bu durum aşıldı. Dövme yaptıran kişi sayısı arttıkça bir normalleşme de söz konusu, toplumda da daha fazla kabul görüyor. Yine de sonuç olarak Türkiye’yi genellersek yüzde 100 kabul görüyor diyemeyiz. Çok küçük yüzdelerden bahsediyoruz. Yüzde 20’sidir belki bu toplumun. Ama bu da eskiye göre büyük bir gelişme.

Dövmenin son zamanlarda yaygınlaşmasını neye bağlıyorsunuz?

Dövme, insanların birbirinde görmesiyle yayıldı. Yaptıran insanların sayısı artınca insanlar birbirinden görüp, etkilenerek yaptırmaya başladılar. Örneğin arkadaşında bir dövme görüyor, beğeniyor, hoşuna gidiyor ve kendisinde de olmasını istiyor. Bu şekilde yayıldığını düşünüyorum ben dövmenin. Dövmenin en büyük reklamı dövmenin kendisi aslında. Bunda teknolojinin artmasının da etkisi var. Sonuç olarak iletişim çağında yaşıyoruz. Her evde bilgisayar var. Dövmeyle ilgili belgeseller, programlar, dövmeyle ilgili yayınlar çoğaldı. Diğer bir taraftan ünlü kişilerin dövme yaptırıyor olması, dövmeli olması da etkili bir şey. Örneğin bize ünlü kişilerin dövmelerini yaptırmak isteyen birçok kişi geliyor. İlhan Mansız kartal dövmesini soran çok kişi var. David Beckham’ın dövmelerini isteyenler de var. Bir de Diyanet İşleri’nin geçen sene basına bir açıklaması olmuştu. Dövme yapıldığında abdestin kabul olunduğuna dair. Bu açıklamanın büyük bir faydası olmuştur diye tahmin ediyorum.

Bu zamana kadar yaptığınız en sıra dışı olarak adlandırılabilecek dövme nasıl bir şeydi?

Bence, yaptığım en sıra dışı dövme bir arkadaşımın kafasına yaptığım kamera şekliydi. Sonuçta kendisini yansıtan bir şeydi. Grafiker, filmle ilgilenen, reklam sektöründe çalışan biriydi.

Çalışanların dövmeleri bazen iş hayatında sorun olabiliyor. Çalışanlar en çok hangi bölgelere dövmeler yaptırıyorlar?

Sonuçta Türkiye’de yaşıyoruz. Türkiye’de dövme kabul görüyor bile olsa aslında düşük bir kesimin kabul ettiği bir olgu. Toplumda hala dövmeye önyargılı bakan yüzde 80’den fazla bir kesim var. Şimdi iş dünyasında karşınıza böyle bir müşteri çıktığı zaman dövmeniz yüzünden o işi alamamanız kötü bir şey. Bu yüzden bana kalırsa iş dünyasındaki insanların, bazı sorumlulukları olan insanların görünen yerlerine dövme yaptırmamaları gerekiyor. Kolay kapatabilecekleri bölgeler, örneğin saat taktıklarında kapanabilecek bir yer, gömleğin altından gözükmeyecek bir yer olabilir. Günümüzde bazı politikacılar var ki takım elbiseyle gördüğünüzde hiçbir dövmesi gözükmez ama belki takım elbiseyi çıkardığında bütün vücudu dövmedir. Bildiğimiz bir takım isimler var.

Nasıl bir şekil seçmek gerekiyor?

Şekil olarak herkesin kendi fantezisine, hayal gücüne kalmış bir şey. Herkesin öncelikle şunu düşünmesi gerekiyor, ömür boyu sıkılmadan taşıyabileceği bir model yaptırması gerekiyor. Yazı dövmesi yaptırırken çok iyi düşünmek gerekiyor. Sizin için şimdi anlamlı ve önemli olan bir söz ya da şekil belki bir sene sonra anlamını kaybedecek. O nedenle ömür boyu sıkılmadan taşıyabileceğin dövmeyi seçmek gerekiyor.

Dövme sildirme işlemi kolay bir şey mi?

Dövme sildirmek operasyon gerektiren bir çalışma, bunun özel hastane koşullarında yapılması gerekir. Bu iş için uygun lazerlerin en iyi teknolojilerin kullanılması gerekir. Dövme sildirmeyi herkese tavsiye etmiyoruz. Bu en son aşamada yapılması gereken bir şey. Örneğin kişinin hayatını çok etkiliyorsa, işle ilgili problemler yaşıyorsa, yer olarak bir çözüm üretilemiyorsa silinmesini tavsiye ederiz. Hem çok pahalı hem çok uzun süren hem de dövme yapımına göre çok daha acı verici bir işlem. Bir iki sene sürüyor bir dövmenin tamamen silinmesi.

Sizin dövmelerinizi kim yaptı?

Benim vücudumda 100’den fazla dövme var. Bana dövme yapan en az 50 tane arkadaşım var. Benim yaptıklarım da var. Kolumdakilerin de büyük bir bölümünü kendim yaptım.

Sizin dövmeye en çok yakıştırdığınız şekiller neler?

Sonsuz alternatif var. Resmi çizilebilen her şeyin dövmesi yapılabilir. O yüzden şu şekil insana daha çok yakışıyor diyemem. Çok yaptırılan bazı şekiller var; gül, çiçek, melek, yıldız gibi. Biz de artık sürekli aynı dövmeleri yapmaktan sıkılıyoruz açıkçası. Benim en çok sevdiğim tarz siyah gölgeli çalışmalar. Portre, insan yüzü, annesinin, çocuğunun, babasının yüzü gibi çalışmaları seviyorum.

Bir dövmecide olması gereken özellikler neler?

Ben dövmenin resimden çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Dövmedeki fark deriye işleme, malzemesi farklı, tekniği farklı. İnsan derisine çalışıyorsunuz, hem hareketli, hem boyutlu bir bölge. Düz bir bölge değil. Dövmenin resimden farkı, ressam tuvaline resim yaparken kendisi karar verir ne yapacağına, dövmede ise yaptıracak kişi karar verir. Bir nevi sipariş resim gibi düşünün. Biz sadece ustalığımızı kullanıyoruz ve hayal gücümüzü kullanıyoruz. Ama sonuçta dövmede de bir boyut var. Resimde olan teknikler dövmede de var. Gölgelendirme, kompozisyon bilgisi, renk bilgisi olması gerekiyor. Yapılan dövme sonuçta bir çizim, bir resim. Dövme makinesi bir kalem gibi..

Dövme sektöründe moda var mı?

Belirli tarzlar var, Japon tarzı dediğimiz Yakuza dövmeler var. Ya da yerli dövmeleri Tahiti, Mauri dövmeleri var mesela. Old School tarzı var ya da biomekanik. Bunlar arasında zaman zaman popüler olanlar oluyor. Bu desenler giydiğimiz kıyafetler üzerinde de kullanılıyor. Mayolarda, şortlarda Tahiti desenleri var bu sene. Zaman zaman bu şekilde popüler olan dövmeler var. Dönem olarak da yaz döneminde dövmeye talep daha da artıyor. Dövmeler görülmeye başlayınca arkadaşlarından görerek etkileniyorlar.

Dövmeye sahip olmak isteyen insanlar için sizce gösteriş için mi yoksa kendi beğenileri için mi dövme yaptırıyorlar?

Göstermek önemli bence. Bazıları sırtına bir dövme yaptırdığı zaman kendisi göremez ama orada dövme olduğunu bilir. Birilerinin görmesi gerekir ve yaptıran için bazılarının görmesi önemlidir.

Siz kendinizi dövme konusunda nasıl geliştiriyorsunuz?

Bir kere malzemeleri iyi takip etmek gerekiyor. Dövme teknolojisinde sürekli bir ilerleme var. Her sene daha iyi boyalar çıkıyor, daha iyi ürünler. Ayrıca dövme makinelerinde epey bir değişim var; daha iyi makineler çıkıyor, daha iyi iğneler çıkıyor. Ayrıca yurtdışındaki sanatçıları takip etmek gerekiyor.

İleriye yönelik bu meslekteki hedefiniz nedir?

Türkiye’de dövme sanatı halen gelişme sürecinde emekleyen bir bebek gibi. Sanat mı değil mi tartışmaları bile halen devam ediyor. Yasal olarak dövmeyle ilgili net bir kanun yok. Bu işin denetlenmesi yapılmıyor. Biz Dövmeciler Derneği’ni oluşturduk kendi aramızda. Hedeflerimiz bu işi resmileştirmek, denetlenmesinin sağlanması, herkesin ben dövmeciyim diyerek bu işi sağlıksız koşullarda yapmasını engellemek.

Kariyer Net : http://www.kariyer.net/kariyer-rehberi/bedeni-bir-tuval-olarak-goren-dovmeci-umut-kiran/